Sisifos’un Kayası
- Tuğbanur Eroğlu

- 3 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Kas

Her Gün Yeniden Başlamak
Sisyphos, tanrıları kandırdığı için, kocaman bir kayayı, dağın tepesine çıkarmaya mahkûm edilmiş kurnaz bir kraldır. Kaya her seferinde zirveye yaklaşırken yeniden aşağı yuvarlanır. O ise her defasında başa döner ve kayayı yeniden yukarı taşımak için çabalar. Böylece sonsuz bir döngüye mahkum edilir. İnsan olmak da bazen, kayanın yeniden düşeceğini bile bile onu tekrar tepeye taşımaktır. Tıpkı Sisyphos gibi.
Albert Camus, “Sisyphos Söyleni” adlı denemesinde bu mite felsefi bir perspektif kazandırır. “Saçma” ve “uyumsuz” kavramlarını irdelediği bu eserinde, Sisyphos’un çabasının trajedisinden çok, o çabanın içindeki farkındalığa odaklanır.
Camus der ki:
“Yeryüzünün görüntüleri akla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir. Kaya’nın zaferidir bu. Kaya’nın ta kendisidir.”
Yani, dünyaya dair düşünceler zihnimizi sarınca, içimizde bir keder belirir. Bu, tanrıların intikamı, kaya’nın zaferidir. Ve tam da taşın yeniden düştüğü o anlardan birinde Sisyphos, içinde bulunduğu durumun saçmalığını kavrar ve uyanır. Artık şöyle düşünür: Kaya, umutla ve başarı arzusuyla da yukarı çıkarılabilir.
Her seferinde taşın yeniden düşeceğini bilse de, bu umutsuz döngüde değişen şey, Sisyphos’un bakış açısı ve yazgısını kabul edişidir. Bu kaderci anlayış, ilk bakışta boyun eğme gibi görünse de Camus’ya göre aslında bir başkaldırıdır. Çünkü tanrılar, onun umudunu elinden almak istemiştir. O ise tam umudunu yitirecekken uyanır ve kendi kurtuluşunu yaratır.
“Çünkü bilincin olduğu yerde, kaderin boyunduruğu azalır.”
Ve Camus şöyle der:
“İnsan, saçmalığı fark ettiği an özgürleşir.”
“Tepeye doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter.”
İşte bu yüzden bu mit, aslında insanı anlatır.
Sisyphos insandır.
İnsan da Sisyphos’tur.
Ölümü bile bile yaşamaya devam eden, her sabah hatta her bir yaşamda aynı döngüye yeniden başlayan insan…
Biz de her gün aynı döngünün içindeyiz:
Kirleneceğini bilerek çamaşır yıkıyoruz,
Dağıtılacağını bilerek evi topluyoruz,
Bitmeye mahkûm işler için çabalıyoruz.
Ve çoğu zaman “neden?” sorusunu sormayı unutuyoruz. Taşımız her gün yeniden düşüyor.
Ve biz, her sabah onu yeniden yukarı taşımaya başlıyoruz. Çok azımız da, bu taşı neden taşıdığımızı sorguluyoruz.
Bu sorgulamayı bazı kuramcılar “yaşam krizi”, “orta yaş bunalımı”, “bireyleşme süreci”, “erginlenme” ya da “kahramanın yolculuğu” olarak adlandırıyor. Çünkü bu süreçte artık kişi, yaşamın akışına boyun eğmeden durup düşünmeye; dışarıdan bir gözle kendisine ve hayata bakarak sorgulamaya başlıyor.
İşte bu sorgulama anı, Sisyphos’un kayanın ardından bakarken hissettikleriyle aynıdır.
Yaşamın saçmalığını fark ettiğimiz, zamanın elimizden kayıp gittiğini, hiçbir eylemin bizi bir yere götürmediğini düşündüğümüz anlar…
Bunlar, bilincin ilk kıvılcımlarıdır. Bu tekrarların içinde bir bilinç geliştirirsek, işte o zaman taş, yalnızca bir yük olmaktan çıkar ve biz, kendi anlamımızı yaratmaya başlarız.
Sisyphos’u diğer mitlerden ayıran şey, onun ölümü bile kandırmaya çalışmasıdır. Ölümden döner, cezalandırılır, ama yine de başkaldırır. Cezasına razı olur ama onun içinde bir anlam yaratmayı başarır. Camus’ya göre Sisyphos’un kurtuluşu da tam burada yatar:
Cezanın farkındalığıyla, onu başkaldırıya dönüştürmesinde.
Umutsuzluğu ve boş hayalleri bir kenara bırakıp yaşamın kendisine dönmek…
İşte bu, gerçek özgürlüktür.
Ve bu noktada kendimize şu soruları sormamız gerekir:
Hayatın anlamı gerçekten bir sonuçta mı gizli, yoksa çabanın kendisinde mi?
Benim kayam ne?
O kayayı hangi duyguyla taşıyorum?
Kurban olmayı mı seçiyorum, yoksa özgür bir direnişle başkaldırmayı mı?




çok teşekkür ederim 🌸
Bir solukta okudum. Yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ne de güzel anlatım. Mitolojiyi çok takmayan bir Uranyen astrolog olarak bana hikayesini çok sevdirmişti Sysphos. Her seferinde yeni bir ümitle yine bir kısır döngü sanılan hayatın ta kendisiyle mücadelesini çok takdir etmiştim. Tıpkı bu yazıdaki değinilen “sysphos insandır; insan da sysphos’tur.”benzetmesi gibi. Kalemine sağlık; sevgi ve şükranla. Can